Haşim Cevdet İşcan (1898-11.03.1968)

Haşim Cevdet İşcan (1898-11.03.1968)

Haşim Cevdet İşcan, 1898 tarihinde Edirne’de doğdu. 1922 yılında Mülkiye’yi bitirdi. Daha sonraları fark derslerini de vererek Hukuk Fakültesi’nden de mezun oldu. Trakya-Paşeli Müdafa-i Hukuk Cemiyetine girerek Edirne kongresinde başkanlık divanı kâtipliği yaptı. Yunanlıların Edirne’yi işgalinde (25.07.1920) esir alınarak birçok arkadaşı ile birlikte sürgüne gönderildi. Sakarya Savaşını kaybeden Yunanistan esirleri ve İşcan’ı serbest bıraktı.

Edirne Kız Öğretmen Okulu’nda ve Edirne Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. Gazetelerde ve Halkevinde görevler aldı. Halide Nusret Zorlutuna’nın Edirne Kız Öğretmen Okulu’na tayin olmasından sonra İşcan ona, çok büyük destek olmuş, komşu Arif Ağa Konağı’na yerleşmesini ve çevre edinmesini sağlamıştır.

1927 yılında Diyarbakır’da kurulan I. Umum Müfettişlik teşkilatının Özel Kalem Müdürlüğü’ne atanan İşcan, 1934 yılında da Trakya II. Umum Müfettişlik teşkilatında Mülkiye Müfettişliği görevinde bulunmuştur.

Siverek Kaymakamlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Tekirdağ ve Erzurum Valiliği (1934), Antalya ile Bursa (1945) ve Samsun (1950) valiliklerinde özellikle bayındırlık alanında çok başarılı çalışmalar yapmıştır.

Tekirdağ Valisi iken Bulgaristan ve Romanya’dan gelen Türk göçmenlerin Çerkezköy, Çorlu ve Muratlı’ya yerleştirilmesinde çok büyük gayretleri vardır. Bu çalışmaları Atatürk ile II. Umum Müfettiş Kazım Dirik ve o zamanın Çorlu Kolordu Komutanı Salih Omurtak tarafından övgü ile taltif edilmiştir.

1953 yılında yürürlükteki bir yönetmeliğe dayanılarak emekli edildi. Uzun yıllar Koç Grubunun Divan Oteli’nde Müdürlük ve yine Koç’un diğer çeşitli kuruluşlarında değişik görevlerde bulundu. Görev aşkı ve çalışma azmi onu siyasi hayatın kollarına sürükledi.

Siyasi açıdan Edirne’ye hizmet aşkı ile bir çok kurum ve yetkiliye başvuruda bulundu. Edirne Belediye Başkanlığı’na aday olduğunu vurgulayıp seçimlere girebilmek için bir siyasi partiye teklif götürdü. Ancak, aldığı cevap onu şok etti. Kendisine, parti içindeki pek çok kişinin köy yollarında hayli lastik eskittiği ve toz yuttuğu söylenerek bu geleneğe uyması gerektiği ikaz edildi.

Kendi memleketinden aldığı bu red onu yıldırmadı. Siyasi hizmette israr eden işcan 1963 yılı seçimlerinde, CHP den İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday oldu ve kazandı.

Seçimin çok ilginç bir öyküsü (Haşim İşcan’ın çok yakın arkadaşı ve danışmanı Zafer Çerman’dan dinlemiştim.) vardır. İstanbul Belediye Başkanlığı seçimine İşcan’la birlikte aynı anda DP den Agah Eroğan’da katılır ve seçimi açık farkla kazanır. Ancak, Agah Eroğan resmi görevinden zamanında ayrılmadığından, Yüksek Seçim Kurulu’nca reddedilir. Bunun üzerine Haşim Cevdet İşcan, İstanbul’un seçimle işbaşına gelen ilk Belediye Başkanı olarak koltuğa oturur. Fakat, DP seçimi farklı kazandığı için Belediye Meclis Üyeleri’’nin hemen hepsini alır. İşcan, DP Belediye Meclis Üyeleri ile çok iyi ilişkiler kurarak, İstanbul’a büyük hizmetler sunan, unutulmaz başkanlar arasında adını altın harflerle yazdırır.

Antalya Valisi iken, Tanzim Satışları başlatır. Zamanın Başbakan’ı Recep Peker bir şikayet üzerine onu açığa alır. Haşim Cevdet İşcan belgelerini ve muhasebe kayıtlarını İsmet İnönü’ye ibraz ederek haklı olduğunu ispat edince Cumhurbaşkanı onu, yeniden görevine iade eder. Bunun üzerine Recep Peker konuyu tartışarak istifasını verir.

İstanbul Belediye Başkanı seçilince, öncelikle trafiği ele alarak büyük master planlar yaptırdı. Yeraltı ve yerüstü geçitlerine özel bir önem verdi. Okul, hastane, liman, stadyum, park, kütüphane ve halkevleri gibi topluma hitabeden büyük projeleri ele aldı ve İstanbul’a kazandırdı. İlk olarak Şehremini ve Çarşıkapı geçitlerini bitirdi. Karaköy yer altı geçidi deniz seviyesinin altına düşünce inşaat alanını su basınca, sabaha kadar orada bekleyip bizzat olayı hem yaşayıp hem de yönetir. Yonca yaprağı uygulamasının ilk örnekleri arasında yer alan Unkapanı ve Saraçhane geçitlerini 2.9.1964 tarihinde başlatarak başarı ile sonuçlandırdı. Malum olduğu üzere Saraçhane geçidine vefa borcu olarak onun adı verildi.

Turizm konusunda atılımlar yaparak, Galata Kulesi’ni restore ederek çevresinde işyeri, gazino ve dükkanlar inşa ettirdi. Ayrıca, Sultanahmet Meydanı ile Ayasofya Müzesi’nin çevre düzenlemesini yaptırıp ışıklandırdı.

İşcan döneminde, Taşlıtarla, Basınköy, Ihlamur Deresi, Zeytinburnu, Ortaköy, Arnavutköy, Üsküdar-Kadıköy, Kadıköy-Selamiçeşme kanal ve kollektörleri hizmete girdi.

Atatürk döneminin özverili ve hoşgörülü devlet adamı politikasının tipik örnekleri arasında yer alan İşcan’ın, geriye bıraktığı ve tek varlığı olan İstanbul’daki evinin öyküsü de çok ilginçtir. İstanbul Belediye Başkanı iken, Antalya Valiliği sırasında tanıdığı bir müteahhit ona İstanbul’dan bir ev kazandırmak ister. Kendisi parası olmadığı için alamam diye red eder. Ancak, müteahhit onu borçlandırarak senet karşılığı ev sahibi yapar. İşcan görevi sırasında iş başında 11.03.1968 yılında vefat eder. Senetler bankaya tahsile verildiğinden ve eşine emekli aylığı geç bağlandığından ev icra kanalı ile satışa çıkar. Olayı öğrenen Vehbi Koç, borcun derhal ödenmesini sağlayıp evi kurtarır. Daha sonraları eşi Vehbi Koç’a giderek hem teşekkür eder, hem de borcunu taksitler halinde ödemek ister. İşadamı Vehbi Koç o babacan tavırları ile onu hem rahatlatır hem de onun kendi kuruluşlarında yaptıklarının anlatarak parayı kabul etmez. Kısacası bir evi de hayır sahiplerinin desteğinde alabilmiş engin görüşlere ve yüce duygularla dolu bir hemşehrimizdi.

Böyle değerli bir devlet adamını anmak ve yaşatmak bizlerin geçmiş atalarına vefa borcudur. Tarihi konumu ve Türk Konağı misyonu açısından, İşcan’nın dedesi Cevdet Paşa Konağı ile komşu binaların birlikte Kent Müzesi olarak değerlendirilmesi bizce çok isabetli olur kanaatindeyiz.

Onu ve onun gibi büyüklerimizi ölüm yıl dönümlerinde saygı ile anıyoruz. 

Mehmet Ağırgan

Kaynakçalar: 
       Hudut Gazetesi, 12 Mart 2004, s.4.