Edirne Mevlevihanesi
Edirne
ile ilgili tarih kaynaklarını incelediğimizde de bazı mimari eserler ile
kültür-sanat değerlerimizin günümüze erişmediğini üzülerek bilmekteyiz. İşte
günümüze erişemeyen kültür değerlerimizden birisi de Edirne Mevlevihane’sidir.
İkinci Sultan Murad, Muradiye Mahallesi’nde Sarayiçi’ne karşı bir tepe üzerinde
Muradiye Camii’nin sol tarafında büyük bir imaretle Mevlevi Tekkesini ve
Semahaneyi yaptırmıştır.
Kurulan
bu Muradiye İmaretinde, Mevlevi dervişleri, talebe, gelip giden misafirler,
camide hizmet eden hayrat hademesi yiyip içtikleri gibi civardaki evlerde
oturanlara da ekmek ve yiyecek dağıtılmaktaydı.[1]
Edirne
Mevlevihane’sinin II. Murad tarafından kurulma rivayeti şöyle açıklanmaktadır;
“İkinci Murad Mevlana’yı rüyasında görür, padişah Edirne’de bir Mevlevihane
yapılmasını emreder. Bunun üzerine Muradiye Mahallesi’nde Sarayiçi’ne karşı bir
tepe üzerinde gayet değerli ve sanatlı Muradiye Camii’nin sol tarafında büyük
bir imaretle Mevlevi tekkesini ve Semahaneyi yaptırır. Bu esnada Hazret-i
Mevlâna sülâlesinden beşinci evlâdı Celâleddin ve altıncısı Cemaaleddin
Çelebileri Edirne’ye getirtip Muradiye’de yaptırdığı dergâha yerleştirir ve
daima onlara iltifat göstererek onların gönüllerini kazanır. Kurulan bu
Mevlevihane’de isimleri bilinen 18’den fazla şeyh görev alır. Bu değerli
şeyhlerin sayesinde Edirne Mevlevihane’si bölgeye beş asır çok değerli
hizmetlerde bulunur. Rumeli’de Filibe Belgrad, Budapeşte, Selanik, Belgrad,
Bosnasaray, Gümülcine, Gelibolu, İlbesan, İpek, Niş, Serez, Üsküp, Vodina,
Yenişehir, Fener’de mevcut Mevlevi dergâhları arasında şüphesiz ki en önemli ve
büyük olarak Konya ve İstanbul’dan sonra Edirne üçüncü gelmektedir.[2]
Eski
tarihlerde Edirne Mevlevihane’sinde neyzen başı Edirneli Nizamettin Dede ve ondan
sonra Muradiye Camii kayyumlarından Hacı Ethem Dede olmuştur. Hacı Ethem Dede
çekildikten sonra şeyhin ikinci oğlu Hüsameddin Bey ve Hüsamettin Bey’in
eniştesi Dağdevirenzade Kadri Beyler bu görevi yürütmüşlerdir.[3]
Hafız
Rakım Ertür de bir yandan dede ve babasından kendisine ulaşan bir dini kültür
kuşağının, öbür yandan da ilk hanımı (Talia hanım) dolayısıyla Edirne Mevlevi
şeyhleri soyuna yakınlığı bakımından Mevlevi kültürünün renkli zenginliği
içinde yetişmiştir. Kendisi Eski Cami’de imam ve hatip, Muradiye
Mevlevihanesinde de mutrib takımı arasında neyzen’dir.
Edirne
Mevlevihane’sinin en önemli özelliği, Mevlevi musikisi tarihinde 132 ayinhanla
mukabele yapıldığı ve bu suretle semahanenin ortaya çıkmasıdır. Döneminde
Türkiye’de bulunan Mevlevi dergâhlarının hiçbirisinde Edirne Mevlevihanesindeki
gibi usul dairesinde 132 okuyucu ile mukabele yapmak görülmemiş ve
işitilmemiştir.
Mevlevihane’nin
zengin bir kütüphanesinin de olduğu belirtilmektedir. Döneminde Türkiye’deki
dergâhlar içinde en önemlileri arasında yer alan Edirne Mevlevihanesi, 1925
yılında hususi muhasebeye devrolunur ve ilkokul olarak hizmet vermeye başlar.
Trakya Umumi Müfettişi General Kazım Dirik tarafından bu bina yıktırılarak
ortadan kaldırılmıştır.
Edirne'de
doğan yazar, iktisatçı ve tarihçi Şevket Süreyya Aydemir, kaleme aldığı
"Suyu Arayan Adam" adlı kitabında Muradiye Mevlevihane’sinde
düzenlenen törenleri çok detaylı anlatmaktadır; "Uzun Mevlevi sikkeleri
altında, başları omuzlarına düşmüş, genç, taze, yahut siyah veya kumral sakallı
temiz yüzler. Açılmış kollar, beyaz tozpembe veya hafif tirşe tennûrelerin
dönen, dalgalanan, açılan etekleri altında ve ayak parmakları üzerinde, sanki
yerden kesiliyormuş, sanki uçuyorlarmış gibi görünen, daima dönen insan
vücutları..." [4]
Günümüzde çinileriyle ünlü Muradiye Camii ayakta olup kentimize gelen turistlerin ziyaret ettiği önemli
merkezlerden biridir. Cami haziresinde de 15.
yüzyıl Osmanlı sanatının en önemli yapıtları arasında gösterilen, Şeyhülislam
Musa Kazım Efendi, Mevlevi divan şairleri Enis Recep Dede, Neşati, Hacı Eşref,
Muradiye Mevlevi Dergahı şeyhlerinin kabirlerinin bulunmaktadır.
Aslına
uygun olarak Edirne Mevlevihane’sinin tekrar ayağa kaldırılması Edirne’nin
tarihi ve kültürel zenginliğine ayrı bir değer katacağı muhakkaktır.
Aslında
bu bölgenin kentleşme projesiyle Sarayiçi Edirne Sarayı ile II. Bayezid
Külliyesi ve Balkan Tarih Müzesiyle koruma altına alınan tabyalar, Balon Binası,
Edirne Asker Hastanesi ve Şehitliği, Sırpsındığı anıtı ile Tunca’nın
menderesler çizdiği Eğribük alanıyla bütünleştirilmesi kentin tarihinin doğa
ile buluşturulması kentimize ayrı bir destinasyon kazandıracaktır.
Bu
proje hayata geçirildiğinde Edirne halkı ve hafta sonları Edirne’ye gelen
turistler Karaağaç bölgesinde sıkışıp kalmayacaktır.
Kaybolan
ve unutulan bu kültür mirasımızda T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Edirne Devlet
Türk Müziği ve Rumeli Müzikleri Topluluğunca Muradiye Cami avlusunda “Aşk’a
Semâ” adlı bir konserin 17 Temmuz 2021 tarihinde düzenlenmesi bu tarihi mekânı
canlandırmıştır. Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı’nın konuk
sanatçı olarak katıldığı konserde, ilahiler okunmuş, Mevlevi ayini ve sema
gösterileri yapılarak tarihi mekân yüzyıllar önceki ruhuna dönmüştür.
Kentimizin bu tarihi ve kültür-sanat zenginliklerinin ortaya çıkartılması için
siyasi, devlet ve halkı temsil eden yönetici ile sivil toplum temsilcilerinin
bir masa etrafından toplanarak güç birliği yapmaları gerekmektedir.
Büyük
hayalleri gerçekleştirmek hiçte zor değildir. Umarım bu hayalim bir gün
gerçekleşir. Ünlü yazar, şair ve eleştirmen George William Russell; “Büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği
olan insanlarca başarılmıştır” demiştir.
Hayallerin bir gün gerçeğe dönüşmesi dileğiyle…